Özgür
ve dengeli haber
UNESCO’nun
kuruluşunda Free Flow yani özgür dolaşım diye bir program vardı. Bunu Amerika
kurmuştu. Amerikalıların bunu kurarken amaçları Sovyetler Birliği ve ona bağlı
ülkelerden özgürce haber almaktı. Bunun adına da “free flow”, özgür haberleşme
denildi.
Ben UNESCO’da
göreve geldiğim zaman bölümün başında bir Amerikalı vardı. Sonra onun yerini
ben aldım. Politika değişti, dünyaya bakış açısı değişti. Sonunda Amerika ve
İngiltere UNESCO’dan istifa etti. Sırf iletişim yüzünden. Görüyor musunuz
iletişimin oynadığı rolü?
Amerika
ve İngiltere üyelikten istifa etti. Senelerce dışında kaldı. Sonra döndüler. Bu
yeni politikada amacımız dengeli bir haber akışını sağlamaktı. Yani sadece free
flow değil, aynı zamanda dengeli haber akışı.
Demokratik
iletişim meselesi...
Haberciliğihn
demokratikleşmesi için de savaş verdik. O da yoktu eskiden. Onu da UNESCO’yla
ele aldık. Dünyada bu bayrak oldu, iletişimin demokratikleşmesi. Sonra biz
kalkınma programlarında iletişimin gereği üzerinde durduk. Bu da yoktu
evvelden. Yoktu böyle bir şey. Biz dedik ki kalkınma programlarında iletişim
nasıl gelişecek, yeri ne olacak? Mutlaka girmeli. Bu sonradan benimsendi. Bütün
dünyada diyemem ama bütün demokratik ülkelerde, kalkınma programlarında yer
verildi. Yani bu şu demek: hükümetin bir yıllık veya beş yıllık programı olursa
bunda iletişim nasıl geliştirilecek? Nelere yer verilecek? Bunlar önemli bir
konumda oldu. Başka dünyalarda da bu var.
Bizde
bakıyorum hükümetin programına. Var mı böyle bir şey? Görmedim ben. Muhalefet
partilerinin programlarında böyle bir şey var mı? Halk Partisi’nin programında
iletişimin geliştirilmesi diye bir konu var mı? Ben bunu arkadaşlarıma kaç defa
söyledim. “Çok önemli. Mutlaka iletilelim” dediler Kaç kişiye söyledim. Bu hiç
programa girmedi. Hiçbir partinin programında iletişim diye bir şey yok. Ayıp
ya, değil mi? Yok yani.
Dünyada
iletişim teknolojilerinde değişiklikler başladı. İnternetin kurulması büyük bir
aşama. Derken sosyal medyaya geçildi. Sosyal medya evvela çok demokratik bir
araç olarak ortaya çıktı ve insanlar büyük araçlar olmadan büyük sermaye
olmadan kendi aralarında haberleşecekleri bir kanal buldular. Ama öyle olmadı.
Sosyal
medya yeni medyaya dönüştü. Yeni medya yalnız insanların aralarında
haberleşmesi değil; bütün endüstri alanlarına, her türlü ticaret alanına, her
türlü araştırma alanına el attı…
Yeni
medya sosyal medyadan farklı olarak insanların arasındaki iletişimi çok aştı. Sosyal
medyada biz kendi aramızda haberleşiyoruz. Ama ne oldu? Sansür girdi. RTÜK ve
benzeri kuruluşlar yeni medyada da sansür uygulamalaya başladı değil mi? Şimdi
bu safhadayız. Yani şimdi dediğim gibi, bunlar çok önemli araçlar, önemli
gelişmeler. İşte son dönemin gelişen dünyada medyanın rolü bu.
Şimdi
her an gazeteciler bir şeyler yaratıyorlardı. Gazetelerden kovulanlar sosyal
medyada çalışıyorlardı. Şimdi oralara da hükümet el atınca, iş güçleşti. Ama
ben eminim, yarın o alanlarda çalışanlar yeni buluşlara geçecekler, yeni
teknolojiden onlar daha başka türlü yararlanabilecekler ve iletişim özgürlüğü
muhafaza edilecek. Gazetecilerin sayesinde bunlara katılım, sosyal medya
katılımcılarının sayısı artacak, özgür haberleşme kanalları bulunacak… Ben buna
inanıyorum.
(İLAD ve Uluslar arası Kıbrıs Üniversitesi İletişim
Fakültesi tarafından ortaklaşa düzenlenen Dönüşen Dünyada
İletişimin Rolü konferansında Dr. Hıfzı Topuz’un yaptığı konuşmadan. 15 Mart
2018)
|